You are currently viewing Tahliye Taahhüdü Nedeniyle Kiracının Tahliyesi

Tahliye Taahhüdü Nedeniyle Kiracının Tahliyesi

Tahliye taahhüdü ile kiracı, belirli bir tarihte kiraladığı konutu veya çatılı işyerini tahliye etmeyi üstlenebilir. Bu taahhüdün geçerli olması ve taahhüdün işleme koyulabilmesi için bazı usul şartlarının sağlanması gereklidir. Aksi halde, tahliye taahhüdüne dayanarak açılan tahliye istemli davalar reddedilebilir.

 

 Tahliye Taahhüdü Geçerli Olması İçin Ne Zaman Verilmelidir?

Tahliye Taahhüdü, kiracı halen konutta veya işyerinde oturuyorken verilmelidir. Kira sözleşmesinin kurulması sırasında veya öncesinde tahliye taahhüdü verilmesi durumunda, tahliye taahhüdü geçersiz olacaktır. Böylelikle kiracının kira sözleşmesinin kurulabilmesi için tahliye taahhüdü verme iradesi olmadığı halde, taahhütte bulunmasına önlemek için bu kural öngörülmüştür.

Tahliye taahhüdünün kira sözleşmesinin kurulmasından sonra verildiğini ispat yükünü kiraya verene yükleyen içtihatlar bulunduğu gibi kiracıya da yükleyen içtihatlar bulunmaktadır. Olası bir yargılamada böyle bir tartışmaya mahal vermemek için tahliye taahhüdüne, taahhüdün verildiği tarihin yazılması önem arz etmektedir.

 

Tahliye Taahhüdü Geçerli Olması İçin Ne Zaman İşleme Koyulmalıdır?

Kiracı, tahliye taahhüdünde belirtilen tahliye tarihine kadar, mecuru tahliye etmemiş olursa belirtilen bu tahliye tarihinden itibaren bir ay içerisinde tahliye taahhüdünün icra takibine koyulması ve tahliye istemli olarak dava açılması gereklidir. Aksi halde, açılacak dava reddedilir.

Dava açma yolunun tercih edilmesi halinde, 6235 sayılı Kanun m.18/B uyarınca 1 Eylül 2023 tarihinden itibaren dava açmadan önce arabulucuya başvuru zorunludur. Aksi halde, ikame edilen dava, dava şartı yokluğundan reddedilir.

 

Tahliye Taahhüdüne Geçerliliğinde Eşin Rızası

Tahliye taahhüdünde eşin rızasının olmaması durumunda henüz bir içtihat birliği oluşmamıştır. Tahliye taahhüdüne dayalı itirazın kaldırılması talebi görülürken aile konutu itirazında bulunabileceği ve kiracı tarafından açılacak aile konutu tespiti davasının bekletici mesele yapılması gerektiğini belirtilen mahkeme kararı bulunmaktadır [1]. Bununla beraber itirazın kaldırılması yolunda herhangi bir davanın bekletici mesele yapılamayacağını ilişkin karar da mevcuttur [2]. Yine itirazın kaldırılması yolu veya itirazın iptali davası fark etmeksizin icra takibi veya dava açılmasına kadar tahliye taahhütnamesinde imzası olmayan eşin onay vermediğine ilişkin kiraya verene bildirimde bulunması gerektiğine ilişkin karar da mevcuttur [3].

Bu konuda olası bir yargılamada tartışmaya yer vermemek için tahliye taahhüdünü geçersiz kılmak isteyen kiracının eşi, en geç bu tahliye taahhüdüne ilişkin icra takibi başlatılması veya dava açılmasından önce kiraya verene tahliye taahhüdünü onaylamadığını bildirmesi gereklidir.

 

Tahliye Taahhüdünün Geçerliliğinde Yazılı Olma Şartı

Tahliye taahhüdünün geçerliliği, TBK m.352/1 uyarınca yazılı olmasına bağlıdır. Tahliye taahhüdü, adi yazılı olabileceği gibi noterlik vasıtasıyla da düzenlenmesi mümkündür. Noterlik vasıtasıyla düzenlenen tahliye taahhüdüyle imzaya veya tarihlere itiraz halinde itirazın kaldırılması yoluna gidilebileceğinden dolayı bu taahhüt, kiraya verene avantaj sağlamaktadır [4].

 

Kimler Tahliye Taahhüdünü İşleme Koyabilir?

Tahliye taahhüdünü mutlaka kiraya veren işleme koymalıdır. Taşınmazın sahibi ile kiraya verenin farklı olması durumunda, taşınmaz sahibi tahliye taahhüdünü işleme koyamaz. Bunun istisnası, kiraya verene halef olunan durumlardır. Bu durumlara, ölen kiraya verenin mirasçıları ve yeni malik örnek verilebilir. Yeni taşınmaz sahibi, taşınmazı satın aldığı sırada mevcut olan kira sözleşmesindeki kiraya verenin halefi haline gelmektedir. Mirasçılar da kiraya verenin ölümüyle onun halefi haline gelerek kira sözleşmesine taraf olmaktadırlar. Bu nedenle yeni malik ve mirasçılar, tahliye taahhüdünü işleme koyabilir.

 

Tahliye Taahhüdüne İtiraz Edilmesi

Kiracı tahliye taahhüdüne dayalı ilamsız icra takibine, tahliye emrinin kendisine tebliğ edilmesinden itibaren yedi gün içinde itiraz edebilir. Yedi gün içerisinde itiraz edilmemesi halinde icra takibi kesinleşecek olup tahliye emrinin tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde kiralananın boş olarak teslim edilmesi gerekecektir. Aksi takdirde, kiraya veren, icraen kiracıyı tahliye ettirebilir.

Tahliye taahhüdüne ilişkin başlatılan icra takibine itiraz edilmesi halinde, kiraya veren itirazın kaldırılması veya itirazın iptali davası yoluna gidebilir. Ancak imzaya veya tarihlere itiraz edilmesi durumunda, tahliye taahhüdü noterlikçe düzenlenmemişse, mutlaka sulh hukuk mahkemesinde itirazın iptali davası açılması gereklidir. İtirazın iptali davası açılmadan önce arabulucuya başvuru zorunludur.

Kiracı adi yazılı taahhütteki imzayı kabul edip tarihlere itiraz etse dahi itirazın iptali davası açılması gerekir, itirazın kaldırılması yoluna başvurulamaz [5].

Tahliye taahhüdü yazılı belge niteliğinde olduğundan HMK m201/1 uyarınca tarihlere itiraz halinde tarihlerin aksi, ancak yazılı belgeyle ispatlanabilir.

Tahliye taahhüdündeki imzaya itiraz halinde, taahhüt adi yazılısıysa, sulh hukuk mahkemesinde görülecek davada imza incelemesi yapılması gerekecektir. Noterlikçe düzenlenen tahliye taahhüdünde imzaya itiraz halinde dahi itirazın kaldırılması yoluna gidilerek imza incelemesine gerek kalmadan itirazın kaldırılmasıyla icra takibinin devamını sağlamak mümkündür.

 

Tahliye Taahhüdünün İptali

TBK m.30 ila 39 arasında düzenlenen irade sakatlığı sebepleriyle tahliye taahhüdünün iptali sağlanabilir. Ancak bu durum tahliye taahhüdüne dayalı tahliye istemli davada ileri sürülemez. Tahliye taahhüdünün iptali için kiracı tarafından ayrıca dava açılması gereklidir.

Tahliye taahhüdünün iptali davasında tanık dinletilmesi mümkündür. Ancak her somut olayın özelliğine göre tanık beyanlarının yeterliliği değerlendirilecektir. Somut delillerle desteklenmeyen irade fesadı nedeniyle iptal talepli davalarda, salt tanık beyanlarıyla irade fesadı halinin gerçekleştiğinin kabul edilemeyeceğine ilişkin mahkeme kararları da mevcuttur [6][7].

Tahliye taahhüdünün iptali davası, genellikle kira sözleşmesi kurulurken tahliye taahhüdünün baskı altında alındığı iddiasıyla açılmaktadır. Ancak bu iddianın TBK m.39’da düzenlenen hak düşürücü süre uyarınca kira sözleşmesinin kurulmasından itibaren bir yıl içerisinde öne sürülmesi gerekmektedir [8].

 

tahliye taahhüdü nedeniyle kiracının tahliyesi yargıtay kararları

Yargıtay Kararları

Yeni malik, daha önceki kiraya veren tarafından alınmış tahliye taahhüdüne dayalı tahliye isteminde bulunabilir.

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2015/9993 E. 2016/1961 K.

“…6098 sayılı TBK’nın 352. maddesine göre; taahhüt nedenine dayalı tahliye davasının mutlaka kiraya veren tarafından açılması gerekir. Kiraya veren durumunda olmayan malikin dava hakkı yoktur. Ancak yeni malik önceki malikin ve kiraya verenin halefi olarak eski malik zamanında verilmiş taahhüde dayanarak dava açabilir…”

 

 

 

Kiraya verenin mirasçıları, kiraya veren tarafından alınmış tahliye taahhüdüne dayalı tahliye isteminde bulunabilir.

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2014/7363 E. 2014/9192 K.

“…Tahliye taahhüdü nedeniyle tahliye davası ancak kiraya veren tarafından, ölümü halinde de mirasçıları tarafından açılabilir. K.. I.. 07.06.2012 tarihinde ölmüş, geriye mirasçı olarak davacıları bırakmıştır. Bu durumda kiraya verenin mirasçıları olan davacıların kiraya veren zamanında verilen tahliye taahhüdüne dayanarak takip yapmasında ve dava açmasında bir usulsüzlük yoktur…”

 

 

 

Kira sözleşmesi devam ederken, tarafların karşılıklı iradeleri ile yeni bir kira sözleşmesi yapılması hâlinde; bu ikinci sözleşme yapılırken verilen tahliye taahhüdü geçerlidir.

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2015/5363 E. 2016/1143 K.

“…Taraflar arasında düzenlenen 6.5.2006 başlangıç tarihli ve 4 yıl süreli kira sözleşmesi konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bu sözleşme devam ederken tarafların karşılıklı iradeleri ile 15.4.2009 tarihinde tanzim edildiği anlaşılan 1.7.2009 başlangıç tarihli ve 5 yıl süreli yeni bir kira sözleşmesi yapıldığı, bu sözleşmenin arka sayfasında düzenlenen tahliye taahhütnamesi ile sözleşmenin sonu olan 1.7.2014 tarihinde kayıtsız şartsız tahliye edileceği kiracı tarafından kabul ve taahhüt edilmiştir. Yenilenen sözleşme ile birlikte verilen tahliye taahhütleri sözleşme ile aynı tarihi taşısa bile geçerli olarak kabul edilmektedir. Öte yandan sözleşme yapıldıktan sonra taraflar bir araya gelerek sözleşme sonunu belirlemeleri mümkündür bunu kısıtlayan herhangi bir yasa hükmü yoktur. Bu durumda 14.5.2009 düzenleme tarihli ve 1.7.2014 tahliye tarihli tahliye taahhüdü ile 1.7.2009 başlangıç tarihli sözleşmenin düzenleme tarihi aynı tarihli olduğundan kira sözleşmesinin başlangıç tarihinin 1.7.2009 tarihi olarak yazılması bu sözleşmenin yenilendiği anlamına gelmez.14.5.2009 düzenleme ve 1.7.2014 tahliye tarihli tahliye taahhüdü geçerli olduğundan işin esasının incelenerek kiralananın tahliyesine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir…”

 

 

Yeni kira sözleşmesinin özel maddesine konulan tahliye taahhüdü geçerlidir.

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2017/4868 E. 2018/9176 K.

 

“…Tahliye taahhüdünün ilk sözleşme ile verilmediği, taahhüdün yenilenen sözleşmenin 9. maddesinde yer aldığı görülmüştür. Tahliye Taahhüdünün sözleşmenin özel kısımlar bölümüne yazılmış olması taahhüdü geçersiz kılmaz. Davalının 01.01.2002 tarihinden itibaren kiracı olduğu konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bu durumda taahhüt yasal unsurları taşımakta olup takipte süresinde yapıldığına göre davanın kabulü ile itirazın kaldırılması ve tahliyeye karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru değildir…”

 

 

Tahliye taahhüdündeki tarihlerin boş bırakılıp sonradan doldurulduğu iddiası dahi tarihe itiraz niteliğinde olduğundan itirazın kaldırılması değil, itirazın iptali davası açılması gerekir.

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2017/4532 E. 2018/2184 K.

“…kiralayanın ilk kira sözleşmesinin düzenlendiği gün, kira sözleşmesi ile tanzim tarihi aynı olan tahliye taahhütnamesinin kendisinden boş olarak alındığını, tahliye tarihinin sonradan yazıldığını belirterek, tahliye taahhüdündeki tarihe açıkça itiraz etmiştir.

İcra takibine dayanak oluşturan tahliye taahhüdü noterlikçe tanzim veya tasdik edilmiş değildir. İİK.nun 275.maddesi ve 04.12.1957 tarih, 11/26 sayılı İBK gereğince alacaklı, imzası ikrar olunsa bile tarihi inkar edilen tahliye taahhüdüne dayalı olarak itirazın kaldırılmasını isteyemeyeceğinden uyuşmazlığın halli yargılamayı gerektirir. Somut olayda davalı kiracı tanzim tarihine karşı çıkmış olmakla uyuşmazlığın yargılamayı gerektiği gözetilerek itirazın kaldırılması ve tahliye isteminin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde itirazın kaldırılması ve kiralananın tahliyesine karar verilmesi doğru değildir…”

 

 

 

Tahliye taahhüdündeki tahliye tarihinden itibaren değil, tahliye ilamının kesinleşmesinden itibaren haksız işgal tazminatı istenebilir.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2007/13778 E 2007/17232 K.

“…tahliyenin taahhüt edildiği tarihte kiracı tahliye etmediği takdirde ifanın gecikmiş olması bahis konusu olup, sözleşme henüz sona ermemiştir. Sözleşme dava sonucunda verilen tahliye kararının kesinleşmesi ile sona ermektedir (Y.3.HD., 23.03.1998, 1577/3035; 05.04.2001, 1939/4178). Bu bakımdan tahliye ilamı inşai (kurucu) niteliktedir ve haksız işgal tazminatına anılan kararın kesinleşmesinden sonra hükmetmek gerekir…”

 

 

 

Boş şekilde imzalanan tahliye taahhütnamesinin geçersizliği iddia edilemez, imzalayan kişi sonuçlarına katlanmak zorundadır. Bu konuda tanık dinletemez.

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2009/11095 E. 2010/2313 K.

“…Kiracı tahliye taahhüdü amacıyla boş kağıda imza attığını üzerinin sonradan doldurulduğunu savunmuş ise de, yapılan bu savunmaya itibar edilemez. Boş kağıda imza atan kimsenin bunun sonucuna katlanması gerekir. Dairemizin kararlılık kazanmış uygulaması da bu yönde olduğu gibi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12.12.1990 gün ve 1990/6 E-1990/628 K. sayılı kararı ile 1.7.1992 gün ve E.357-K.422 sayılı kararı ve 17.1.1999 gün ve 1999/6-28-10 sayılı kararları da bu doğrultudadır. Davalı Borçlar Kanunu’nun 31.maddesinde öngörülen yasal hakkını kullanmadığına göre boş olarak imzalanan tahliye taahhütnamesinin geçerli olduğunun kabulü gerekir. Bu nedenle dinlenen tanık beyanlarına itibar edilemez….”

 

 

 

Davalı tahliye tarihinin belgeye sonradan yazıldığını ve gerçeği yansıtmadığını ileri sürmüş ise de bu iddiasını aynı ispat gücüne haiz başka bir belge ile kanıtlamak zorundadır.

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2013/11078 E. 2014/3241 K.

“…Somut olayda tahliye taahhütnamesi 15.08.2012 tarihinde düzenlenmiş olup düzenleme tarihi itibariyle kiracılık ilişkisi mevcuttur. Sözleşme süresi sona ermeden kiralananın tahliye edileceği yönünde taahhütname düzenlenmesinde hukuksal ve mantıksal bir engel olmadığı gibi, böyle bir taahhütnamenin hayatın olağan akışına aykırı olduğu da ileri sürülemez. Davalı tahliye tarihinin belgeye sonradan yazıldığını ve gerçeği yansıtmadığını ileri sürmüş ise de bu iddiasını aynı ispat gücüne haiz başka bir belge ile kanıtlamak durumunda olup davalı bu yönde bir delil sunmamıştır….”

 

 

 

Tahliye davasının mutlaka kiraya veren tarafından açılması gerekir. Kiralayan durumunda olmayan malikin dava hakkı yoktur.

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2006/12639 E. 2007/1197 K.

“…Taahhüt nedenine dayalı tahliye davasının mutlaka kiralayan tarafından açılması gerekir. Kiralayan durumunda olmayan malikin dava hakkı yoktur. Ancak yeni malik önceki malikin ve kiralayanın halefi olarak eski malik zamanında verilmiş taahhüde dayanarak dava açabilir…”

 

 

Tahliye taahhüdü verildikten sonra, yeni bir kira sözleşmesi yapılırsa tahliye taahhüdü geçerliliğini yitirir.

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2017/1615 E.  2017/4518 K.

 

“…Bu durumda tahliye taahhüdünden sonra, davacı tarafça itiraz edilmeyen 07.09.2014 başlangıç tarihli 1 yıl süreli kira sözleşmesi ile kira sözleşmesinin yenilendiği ve tahliye taahhüdünün hükümsüz kaldığı değerlendirilerek Mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın kabulü ile kiralananın tahliyesine karar verilmesi doğru değildir…”

 

 

 

Kira sözleşmesi düzenlendikten sonra, sözleşme süresi daha dolmadan kiracının kiralananı tahliye edeceğine dair taahhüt vermesi mümkündür.

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2014/3007 E. 2014/3899 K.

“…Taraflar arasında 01.10.2012 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesi düzenlendiği konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. 23.05.2013 tanzim ve 14.06.2013 tahliye tarihli taahhütname kiralananda oturulurken verildiğinden bu tahliye taahhüdü geçerlidir. Kira sözleşmesinin bir yıl süreli olması ve bu sürenin henüz dolmamış olması taahhüdü geçersiz kılmaz. Sözleşme yapıldıktan sonra tarafların bir araya gelerek süre dolmadan da kiralananın tahliyesi için anlaşmaları mümkündür. Bu nedenle davanın açılıp yürütülmesinde bir usulsüzlük bulunmamaktadır…”

 

 

 

Salt tahliye taahhüdünün varlığı, mahkeme kararı ile tahliye ilamına bağlanmadığı sürece kendiliğinden akdi sona erdirmez.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2021/3533 E. 2021/6986 K.

“…Kiralananın kullanıma elverişsiz hale gelmesi davacının kasıtlı bir eylemi ile meydana gelmiş olmasa dahi, davalı kiraya veren TBK’nın 301. maddesi gereğince kiralananın kullanıma elverişli halde bulundurulması yükümlüğünden kurtulamaz. Geçerli olan bir kira sözleşmesi ya tarafların birbirine uygun fesih bildirimi ile ya mahkeme kararı ile ya da kiralananın yok olması ile sona erer. Sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa-Pacta Sund Servanda) ve sözleşme serbestliği ilkesi gereği kiracının ancak 6098 Sayılı Borçlar Kanunu’nda sınırlı sayıda sayılan tahliye nedenleri ile tahliyesi istenebilir. Buna göre salt tahliye taahhüdünün varlığı mahkeme kararı ile tahliye ilamına bağlanmadığı sürece kendiliğinden akdi sona erdirmez. Somut olayda davacı, kiralananın kilidinin değiştirilmek suretiyle taşınmaza girişinin engellendiğini iddia ederek durumu gerekli adli birimlere bildirdiğini belirtmiş, davalı ise kiralananın geçerli tahliye taahhüdü gereğince rızaen boşaltıldığını savunmuştur. Bu durumda, mahkemenin, açığa imza atılması halinde açığa imza atanın sonuç ve işlemlerine katlanması gerekeceği tespitinde bir usulsüzlük bulunmamakla birlikte, tahliye olgusunun tahliye ilamına bağlanmadığının anlaşılmasına göre; tahliyenin taraf iradeleri ile gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda tarafların tüm delilleri toplanarak, gerekli savcılık ve ceza dosyaları da incelenmek suretiyle bir değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir…”

 

 

 

Tahliye tarihi açıkça belli olmayan tahliye taahhüdünün geçerliliği bulunmamaktadır.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2020/1175 E. 2020/2309 K.

“…söz konusu taahhüdün kira ilişkisi devam ederken verilen tahliye taahhüdü olduğu ancak taahhüdün belli bir tarihi içermediği görülmüştür. Tahliye taahhüdünde, tahliye tarihi belli (açık) bir şekilde yer almadığından Türk Borçlar Kanununun 352. maddesinin aradığı anlamda bir tahliye taahhüdünün varlığından bahsedilemez…”

 

 

 

Tahliye taahhüdü düzenlenmesinden sonra aile konutu ihtarında bulunan eş de kiracı sıfatını kazandığından açılacak icra takibi ve davalar, kiracının eşine de yöneltilmelidir.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2016/30367 E. 2018/3319 K.

“…TMK’nın 194.maddesinin son fıkrasında; “Aile konutu eşlerden biri tarafından kira ile sağlanmışsa, sözleşmenin tarafı olmayan eş, kiralayana yapacağı bildirimle sözleşmenin tarafı haline gelir ve bildirimde bulunan eş diğeri ile müteselsilen sorumlu olur” düzenlemesine yer verilmiştir. Somut olayda; taşınmazla ilgili olarak hakkında takip yapılan borçlunun eşi olan şikayetçinin, taşınmazın aile konutu olduğunu alacaklıya ihtar ettiği ve dolayısıyla sözleşmenin tarafı haline geldiği görülmektedir. Şikayetçi, yasa gereğince kira sözleşmesinde kiracı olarak taraf olup, alacaklının takip talebinde ileri sürdüğü taşınmazdan tahliye isteminin, bölünemez borç olması nedeniyle, kiracılar arasında zorunlu takip arkadaşlığı bulunmaktadır…”

 

 


[1] “…Şikayetçi tarafından Kartal 1.Aile Mahkemesi’nin 2011/23 esas numarası ile dava açıldığına göre, anılan davanın, tahliyesi istenen yerin “aile konutu” olduğunun tespitine yönelik olarak açıldığının belirlenmesi halinde, bu dava bekletici mesele yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekir (Hukuk Genel Kurulu’nun 26.10.2005 tarih ve 2005/12-676 E. 2005/600 K. sayılı ve 19.10.2005 tarih ve 2005/12-652 E. 2005/583 K. sayılı kararları)…” (Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2012/629 E. 2012/19408 K.).

[2] “…Şikayetçi temyiz dilekçesinde: önceki beyanlarını tekrarlayarak Eskişehir 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2017/552 E. sayılı dosyası ile açtıkları tapu iptali davasının 21.12.2017 tarihli tensip 9 nolu ara kararı gereği taşınmazın tapu kaydı üzerine konulan tedbirin devam ettiğini, davalı …’in dahili davalısı olduğu Eskişehir 2. Aile Mahkemesi’nin2018/124 E. sayılı dosyasının 14.02.2018 tarihli tensip 5 nolu ara kararı ile dava konusu taşınmazın tapu kaydı üzerine tedbir konulmasına karar verildiğini, yerel mahkeme tarafından aile konutu şerhi için dava açma yetkisi ve olanağının verilmediğini, taşınmazın aile konutu olduğunun ispatına yönelik ikame ettikleri Eskişehir 5. Aile Mahkemesi’nin 2021/469 E. sayılı dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiğini iddia etmiştir…

…şikayetçi temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir…”(Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2022/9584 E. 2023/2309 K.).

[3] “…dava dışı eşin Aile Mahkemesine aile konutu şerhi verilmesi için başvurusunun icra takip tarihinden sonra olduğu anlaşılmaktadır. T.M.K.nın 194. maddesinde, konutun eşlerden biri tarafından kira ile sağlanmış ise sözleşmenin tarafı olmayan eşin, kiralayana yapacağı bildirimle sözleşmenin tarafı haline geleceği düzenlenmiştir. Bu durumda dava konusu kiralananın aile konutu olması halinde dahi dava dışı eş takip tarihine kadar kiralayana bir bildirimde bulunmadığından (dava dışı eşin bildirimi takip tarihinden sonra) kira sözleşmesinin tarafı haline gelmez. İcra takibinde haklılık durumunun takip tarihi itibariyle değerlendirilmesi gerektiğinden mahkemece açılan davanın bekletici mesele yapılmaması da yerindedir (Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 02/05/2018 tarih 2017/4794 esas 2018/11923 karar). Sonuç olarak mahkeme kararında usul ve yasaya aykırı bir yönde bulunmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş…”(Antalya BAM 6. Hukuk Dairesi 2022/1054 E. 2022/1010 K.).

[4]  “…İcra takibine dayanak oluşturan tahliye taahhüdü noterlikçe tanzim veya tasdik edilmiş değildir. Alacaklı, noterlikçe re’sen tanzim edilmiş veya tarih ve imzası tasdik edilmiş yahut ikrar olunmuş bir belgeye dayanmadıkça, tahliye taahhüdündeki imza ve tahliye tarihine itiraz edilmesi halinde İcra Mahkemesinden kiralananın tahliyesi istenemez…” (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2017/4070 E. 2017/14346 K.).

[5] “…İcra takibine dayanak oluşturan tahliye taahhüdü noterlikçe tanzim veya tasdik edilmiş değildir. İİK.nun 275.maddesi ve 04.12.1957 tarih, 11/26 sayılı İBK gereğince alacaklı, imzası ikrar olunsa bile tarihi inkar edilen tahliye taahhüdüne dayalı olarak itirazın kaldırılmasını isteyemeyeceğinden uyuşmazlığın halli yargılamayı gerektirir. Somut olayda davalı kiracı tanzim tarihine karşı çıkmış olmakla uyuşmazlığın yargılamayı gerektiği gözetilerek itirazın kaldırılması isteminin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde itirazın kaldırılmasına ve kiralananın tahliyesine karar verilmesi doğru değildir…” (Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2014/12452 E. 2014/13518 K.).

[6] “…Davacının noter işlemi öncesinde hile ve desise ile kandırılarak, noter önünde hatalı irade beyanına yöneltildiği, yanıltıldığı, hile nedeniyle iradesinin fesada uğradığı iddiasını ispat için, HMK’nın 203/1-ç (HUMK’nın 293/5.) madde hükmü uyarınca tanık deliline de dayanılabilirse de; davalı kooperatif defter, kayıt ve belgeleri üzerinde kooperatifler konusunda uzman bilirkişi aracılığıyla inceleme yapılıp, somut dayanakları da gösterilmek, suretiyle denetime elverişli bir karar verilmesi gerekirken, hileye ilişkin somut anlatımda bulunmayan tanık anlatımlarına itibar edilerek ve bununla yetinilerek, eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır…” (Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2014/35 E.  2014/2010 K.).

[7] “…mahkemece dosya kapsamında ifadeleri bulunan tanıklardan…’ın anlatımlarına değer atfedilerek …’ın hileli hareketlerde bulunduğu kanaatine varılmıştır. Tanık… da, aynı bankada aynı şekilde aracı üzerine…. lehine rehin koydurduğunu, davacının ikazı sonrası bankaya giderek işlemi iptal ettirdiğini ifade ettiğine göre; adı geçen tanığın banka nezdinde yaptığı rehin ve iptal işlemlerine ilişkin evrakların ve konuya ilişkin soruşturma dosyasının tamamı getirtilerek incelenmesi ve ifadelerinin bu şekilde değerlendirilmesi gerekirken tanığın iddiaları ve dayanakları incelenmeksizin sadece beyanına itibar edilerek neticeten davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, eksik incelemeye dayalı verilen hükmün bozulması gerekmiştir…” (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2015/15072 E. 2016/3469 K.)

[8] “…Davalı tahliye emrinin tebliği üzerine süresinde verdiği itiraz dilekçesinde tahliye taahhüdünün ilk kira sözleşmesi ile birlikte baskı altında verildiğini ve sözleşmenin bir yıl süreyle uzadığını ileri sürmüş, taahhütname altındaki imzaya ve tarihe açıkça karşı koymamıştır. Davalı B.K.’nun 31.maddesi gereğince tahliye taahhüdünün iptali konusunda bir yıl içinde bir dava açmadığına göre taahhütnamesinin geçersizliğinin ileri sürülmesi mümkün değildir…” (Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2009/3631 E. 2009/4394 K.).

Bir yanıt yazın