Anlaşmalı boşanma protokolünün onaylanması şekilde verilen karar hüküm fıkraları, tespit niteliğinde olduğundan eda hükmü olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. O yüzden doğrudan ilamlı icraya konu edilemez.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2018/14234 E. 2018/12712 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ:İcra Hukuk Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :Alacaklı tarafından borçlu aleyhine …Aile Mahkemesi’nin 2012/627 E. 2012/670 K. sayılı ve anlaşmalı boşanmaya ilişkin kararına dayalı olarak ilamlı takip başlatıldığı, icra emrinde, tarafların protokol ile davacıya teslimi kararlaştırılan diplomaların tesliminin talep edildiği anlaşılmıştır.
Borçlu vekili icra mahkemesine başvurusunda, dayanak ilamda alacaklıya teslimine karar verilen tüm eşyaların alacaklıya eksiksiz biçimde teslim edildiği, bu nedenle gönderilen icra emrinin usulsüz olduğu iddiası ile takibin iptalini talep ettiği, mahkemece, istemin reddine karar verildiği görülmüştür.Hukuk Genel Kurulunun 08/10/1997 tarih ve 1997/12-517 E.-1997/776 K. sayılı kararında da vurgulandığı üzere “ilamların infaz edilecek kısmı hüküm bölümüdür. Diğer bir anlatımla, hükmün içeriğinin aynen infazı zorunludur. O nedenle sınırlı yetkili icra mahkemesince ilamın infaz edilecek kısmı yorum yoluyla belirlenemez.”
Somut olayda; takibe dayanak yapılan ilam anlaşmalı boşanma protokolünün onaylanması niteliğinde olup kurulan hüküm eda niteliğinde değildir. Her ne kadar dayanak ilama esas alınan protokolün ikinci bendinde diploma vb. bir kısım eşyaların iade edileceği yazılı ise de protokole ilişkin bu kısım mahkemece verilmiş ve teslime ilişkin bir karar değildir. Mahkemece bir işin yapılmasına ilişkin olmak üzere verilen eda hükmü içeren kararlar ilamlı icraya konu edilebilir. Takibe dayanak ilamın anlaşmalı boşanma protokolünün onaylanması mahiyetinde olup ilamlı icra takibine konu edilemeyeceği anlaşılmaktadır.O halde, mahkemece, dayanak ilamın,eda hükmü içermemesi nedeni ile ilamlı takip konusu yapılamayacağı dikkate alınarak takibin iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nin 366. ve HUMK’nin 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04/12/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2018/5762 E. 2019/2780 K.
“İçtihat Metni”
…
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklı vekili tarafından borçlu aleyhine,… sayılı kararı ve anlaşmalı boşanma protokolüne dayalı olarak ilamlı icra takibi başlatıldığı, icra emrinde, tarafların protokol ile davacı borçlu tarafından ödenmesi kararlaştırılan ancak zamanında ödenmeyen, müşterek çocuğun eğitim giderlerinin ödenmesinin talep edildiği, borçlu vekilinin icra mahkemesine başvurusunda; dayanak ilam, protokolün onaylanması şeklinde olup, para borcu içermediğinden ilamlı takibin konusu olamayacağı, karşılanacak eğitim masraflarının borçlunun imkanlarına göre belirlenmesi gerektiği, bu nedenle gönderilen icra emrinin ilama aykırı olduğu iddiası ile takibin iptalini talep ettiği, mahkemece; protokolün ilgili maddesinin, anlaşmalı boşanma hükümlerine göre yapılan yargılama sonucunda onaylandığı ve hüküm kısmına geçirildiği gerekçesiyle istemin reddine karar verildiği görülmüştür.
Hukuk Genel Kurulunun 08/10/1997 tarih ve 1997/12-517 E.-1997/776 K. sayılı kararında da vurgulandığı üzere “ilamların infaz edilecek kısmı hüküm bölümüdür. Diğer bir anlatımla, hükmün içeriğinin aynen infazı zorunludur. O nedenle sınırlı yetkili icra mahkemesince ilamın infaz edilecek kısmı yorum yoluyla belirlenemez.”
Somut olayda; takibe dayanak yapılan ilam, anlaşmalı boşanma protokolünün onaylanması niteliğinde olup, kurulan hüküm eda niteliğinde değildir. Her ne kadar dayanak ilama esas alınan protokolde müşterek çocuğun ilköğretim çağına geldikten sonra her hangi bir özel veya devlet okulunun eğitim giderinin tamamını babanın ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği, zamanında ödenmemesi halinde davacı eşin bu paraları ödeyeceği ve davalı eşe rücu edeceği yazılı ise de protokole ilişkin bu kısım mahkemece verilmiş ve ödemeye ilişkin bir karar değildir. Mahkemece bir işin yapılmasına ilişkin olmak üzere verilen eda hükmü içeren kararlar ilamlı icraya konu edilebilir. Takibe dayanak ilam, anlaşmalı boşanma protokolünün onaylanması mahiyetinde olup, ilamlı icra takibine konu edilemeyeceği anlaşılmaktadır.
O halde, mahkemece, dayanak ilamın, eda hükmü içermemesi nedeni ile ilamlı takip konusu yapılamayacağı dikkate alınarak takibin iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nin 366. ve HUMK’nin 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25/02/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2018/7872 E. 2019/9801 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklı vekili tarafından borçlu aleyhine, Büyükçekmece 2. Aile Mahkemesinin 30.12.2011 tarih, 2011/935 E.-2011/1503 K. sayılı kararı ve anlaşmalı boşanma protokolüne dayalı olarak ilamlı icra takibi başlatılmış, icra emrinde, tarafların protokol ile davacı borçlu tarafından ödenmesi kararlaştırılan ancak zamanında ödenmeyen, 1.000.000,00-TL maddi tazminat ve ek olarak “boşanma protokolü gereği davacıya verilmesi gereken araç bedeli” talep edilmiştir. Borçlu vekilinin icra mahkemesine başvurusunda; dayanak ilam, protokolün onaylanması şeklinde olup, para borcu içermediğinden ilamlı takibin konusu olamayacağı, bu nedenle gönderilen icra emrinin ilama aykırı olduğu iddiası ile takibin iptalini talep ettiği, mahkemece; protokolün ilgili maddesinin, anlaşmalı boşanma hükümlerine göre yapılan yargılama sonucunda onaylandığı ve hüküm kısmına geçirildiği gerekçesiyle istemin reddine karar verildiği, borçlunun istinaf başvurusunun reddedildiği görülmüştür.
Hukuk Genel Kurulunun 08/10/1997 tarih ve 1997/12-517 E.-1997/776 K. sayılı kararında da vurgulandığı üzere “ilamların infaz edilecek kısmı hüküm bölümüdür. Diğer bir anlatımla, hükmün içeriğinin aynen infazı zorunludur. O nedenle sınırlı yetkili icra mahkemesince ilamın infaz edilecek kısmı yorum yoluyla belirlenemez.”
Somut olayda; takibe dayanak yapılan ilam, anlaşmalı boşanma protokolünün onaylanması niteliğinde olup, kurulan hüküm eda niteliğinde değildir. Her ne kadar dayanak ilama esas alınan protokolde; 1.000.000 TL tazminat bedelinin ödeneceği yazılı ise de protokole ilişkin bu kısım mahkemece verilmiş ve ödemeye ilişkin bir karar değildir. Mahkemece bir işin yapılmasına ilişkin olmak üzere verilen eda hükmü içeren kararlar ilamlı icraya konu edilebilir. Takibe dayanak ilam, anlaşmalı boşanma protokolünün onaylanması mahiyetinde olup, ilamlı icra takibine konu edilemeyeceği anlaşılmaktadır.
O halde, mahkemece, dayanak ilamın, eda hükmü içermemesi nedeni ile ilamlı takip konusu yapılamayacağı dikkate alınarak takibin iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi ve istinaf başvurusunun da Bölge Adliye Mahkemesi’nce esastan reddedilmesi isabetsiz olup, Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılması, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Borçlunun temyiz isteminin kabulü ile yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nun 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nun 373/1. maddesi uyarınca, … Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nin 25/10/2017 tarih ve 2017/1448 E.-2017/1658 K. sayılı kararının (KALDIRILMASINA), … 13. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 28/12/2016 tarih 2016/1036 E.-2016/1236 K. sayılı kararının (BOZULMASINA), dosyanın İlk Derece Mahkemesi’ne, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, 10/06/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2018/5119 E. 2019/777 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklı tarafından borçlu aleyhine … 1. Aile Mahkemesi’nin 2014/863 E. 2015/118 K. sayılı ve anlaşmalı boşanmaya ilişkin kararına dayalı olarak ilamlı takip başlatıldığı, boşanma protokolünde davacıya bitmiş hali ile ev teslim edileceği, bunun gerçekleşmemesi halinde ise davalının davacıya 50.000 TL. maddi, 50.000 TL. manevi tazminat ödeyeceği hususunun kararlaştırıldığı ve mahkemenin protokolü tasdikle boşanmaya karar verdiği, iş bu ilama dayalı olarak tazminatların ödenmesi için icra takibi yapıldığı anlaşılmıştır.
Borçlu vekilinin icra mahkemesine başvurusunda; alacaklıya teslimine karar verilen evin henüz bitmediğini, bu sebeple teslim edilemediğini belirterek icra emrinin iptalini talep ettiği, mahkemece protokoldeki yükümlülük yerine getirilmediği gerekçesiyle şikayetin reddine karar verildiği görülmüştür.
Hukuk Genel Kurulunun 08/10/1997 tarih ve 1997/12-517 E.-1997/776 K. Sayılı kararında da vurgulandığı üzere “ilamların infaz edilecek kısmı hüküm bölümüdür. Diğer bir anlatımla, hükmün içeriğinin aynen infazı zorunludur. O nedenle sınırlı yetkili icra mahkemesince ilamın infaz edilecek kısmı yorum yoluyla belirlenemez.”
Somut olayda; takibe dayanak ilam yukarıda da belirtildiği üzere anlaşmalı boşanma protokolünün onaylanması niteliğinde olup tazminat hususunda kurulan hüküm eda niteliğinde değildir. Her ne kadar dayanak ilama esas alınan protokolün dördüncü bendinde evin teslim edileceği, bu gerçekleşmezse tazminat verileceği yazılı ise de protokole ilişkin bu kısım mahkemece verilmiş ve tazminata ilişkin bir karar değildir. Mahkemelerin sair kararlarının yanı sıra somut olayda bir işin yapılmasına ya da belli bir meblağın ödenmesine ilişkin olmak üzere verdiği, eda hükmü içeren kararları ilamlı icraya konu edilebilir.
O halde, mahkemece takibin iptaline karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nin 366. ve HUMK’nin 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23/01/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.
Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesi 2009/11952 E. 2010/5658 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davalı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı vekili avukat … gelmiş, davacı tarafından gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalı ile İzmir 10.Aile Mahkemesinin 2004/216 Esas 2004/125 Karar sayılı ilamı ile anlaşmalı olarak boşandıklarını, boşanma protokolünde İmar Bankası İzmir ili Çamdibi şubesinde bulunan müşterek hesaptaki 50.607,33 TL nin kendisine kalacağı, aynı bankadaki başka bir müşterek hesaptaki 11.616,73 TL’nin ise dava1ıya kalacağı hususunda anlaştıklarını, buna rağmen davalının 50.607,33 TL’lik hesaptan para çektiğini, bu paranın kendisine ait olduğunu, bu nedenle icra takibi başlattığını, davalının icra takibine haKsız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davacının davasının kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı ile anlaşmalı boşandıklarını, boşanma sırasında protokol yaptıklarını, protokol gereğince bankada kendisine kalması gereken paranın, davalı tarafından çekildiğini ileri sürerek bu paranın tahsili için başlattığı icra takibine vaki itirazın iptali istemi ile eldeki davayı açmıştır. Davalı davanın reddini savunmuş, Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davaya konu işin içeriği ve tarafların iddia ve savunmaları karşısında, açılan davanın anlaşmalı boşanma protokolünün infazı ile ilgili olduğu anlaşıldığından davaya bakmakla görevli olan mahkeme Aile Mahkemesidir. Görevle ilgili hususlar resen gözetileceğinden; mahkemece Aile Mahkemesinin görevli olduğuna dayanılarak görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esası incelenip, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre davalının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıdaki (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlere göre bu aşamada davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 750,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine, 26.4.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.